Hadi bugün uyandığında yataktan kalk ve aynaya bak. Ne görüyorsun? Kendin gibi misin gerçekten? Yoksa fark etmeden başkalarının senden beklediği bir yansımaya mı dönüşmüşsün?
Bu ülkede insanlar çoğu zaman kendi hayatlarını yaşamazlar. Ya ailesinin hayal ettiği evlat olurlar, ya toplumun makbul saydığı vatandaş… Ya da hiç tanımadıkları, ama sürekli bir şeyler fısıldayan “EL ALEM ”in gölgesinde şekillenirler. Çocukken en çok sorulan soruyu hatırlar mısın? “Büyüyünce ne olmak istersin?” ama aslında soru hep “ne olmana izin verilecek?” anlamındadır. Çünkü cevaplar özgür değildir. Meslek, eş, yaşam tarzı, inanç biçimi… Hepsi için duyulmayan bir ses, görünmeyen bir el çoktan çizmiştir çerçeveyi. Ve biz, o çerçevenin içinde kalarak “doğru” yaşamaya çalışırız.
Bir kadın sevdiği gibi giyinemez, çünkü “fazla dikkat çeker.”
Bir erkek sessiz olamaz, çünkü “erkek dediğin güçlü olur.”
Bir genç birey evlenmek istemez ama buna hakkı yok gibidir.
Bir başkası çocuk yapmaz, çünkü “eksik kalır.”
Kimse şu soruyu sormaz: Bu kararlar kime ait?
İçimizin derinliklerine yerleşmiş bir iç sansür vardır. İsim vermeden, yüz göstermeden, yalnızca “millet ne der?” kaygısıyla konuşan bir düzen. Ve o düzen, insanı kendine yabancılaştırır. Sevdiğini söyleyemez hale gelirsin. Yapmak istediğini yapamaz, vazgeçmek istediğin bir şeyi sürdürürsün. Gitmek istersin ama kalırsın. Konuşmak anlatmak istersin ama susarsın. Çünkü seni sen yapan o öz, zamanla başkalarının ( EL ALEM ) sesine karışır ve karşına çıkar.
Kendi hayatını yaşamak, sadece büyük kararlar almak demek değildir. Bazen sıradan bir günde, sıradan bir cümleye “hayır” diyebilmektir. Bazen o sessiz çığlığı duyup, kendi kalbine kulak vermektir. Bugün yapmak istiyorum demektir.
Çünkü bir gün geç kalırsın. Ve geriye dönüp baktığında şunu fark edersin:
Ömür boyunca başkalarının izniyle yürümüşsün. Yürüdüğün ayaklar senin ama o ayakların yürüdüğü yol onların.
Artık şu soruyu sormalıyız: Kimin hayatını yaşıyoruz?
Ve eğer cevabı “benim” diyemiyorsak, geç de olsa bu hayat benim diyerek ayaklarımızın bizi götürdüğü yere doğru koşmalıyız.