Sayın Yetkili,
Bugün bizim bayramımız:1 Mayıs. Siz belki bir törene katıldınız, kürsüden “emek kutsaldır” dediniz, bir iki alkış aldınız. Sonra aracınıza bindiniz, muhtemelen korumalar eşliğinde evinize döndünüz. Oysa ben bir emekçi olarak bu sabah yine altıda kalktım. Her zamanki gibi çocuklar uyanmadan çıktım evden. Çünkü onlara kahvaltı hazırlayacak ne peynir kaldı evde, ne domates, ne de içirecek bir yudum süt. Bilirsiniz biz durumu iyi olmayan anne ve babalar için bir söz vardır. “ Fakir ailede anne her zaman tok, baba da unutkan olur”
Ben bir işçiyim sayın yetkili. Fabrikada çalışıyorum. Aynı makinanın başında, elimde aynı alet takımıyla, aynı parça, binlerce kez... On iki saat ayakta, vardiyalı, çoğu zaman mesaisiz. Ay sonunda elime geçenle önce kirayı ödüyorum. Sonra fatura, sonra market. Para bitince kendimden kısmaya başlıyorum. Mesela geçen ay izin günlerimde hiç evden çıkmadım. Çıkamadım. Ailemi yanıma alıp dışarıda bir çay içemedim. Kahvede oyun oynamayı unutalı yıllar oldu. Mesela bu ay berbere gitmedim. Aynı şehirde yaşadığım annemle babamın evine 3 ayda sadece bir kez gidebildim. Ama yine de yetmiyor. Çünkü siz zam yaptığınızda, hayat da bizden misliyle karşılığını alıyor.
Siz mecliste “ekonomi büyüyor” diyorsunuz. Belki öyledir. Ama o büyüme bizim ne soframıza ne de cebimize uğruyor. Biz hâlâ pazarda “bunun kilosu ne kadar?” diye sormadan alış veriş yapamıyoruz. Fiyatını duyduğumuzda elimizden poşeti yavaşça bırakıp bir başka esnafın tezgâhına yanaşıyoruz. Çoğu zaman elimizde bir poşetle dönmek zorunda kalıyoruz. Markette sepete koyduğumuz üç şeyi kasada geri bırakıyoruz. Market fişlerine bakınca içimiz yanıyor.
Ben bu ülkenin alın teriyim, emeğiyim, temel taşıyım. Ama aynı zamanda en çok unutulanıyım. Hep 'sabret' denilen, hep 'yarına' bırakılanım.
Sayın Yetkili, siz hiç pazarda yumurtaları tane tane sayarak aldınız mı?
Siz hiç maaş günü geldiğinde eczaneye biriken borcunuzu ödemek için girip, önümüzdeki ay hepsini kapatırım inşallah deyip çıktığınız oldu mu? Ya mahalle esnafının yüzüne bakmadan eve nasıl gidebilirim diye düşünüp yol değiştirdiğiniz? Eve giderken çocuklarım inşallah uyumuştur diye dua ettiniz mi hiç?
Ben bu soruları sormak zorunda kalmamalıydım. Çünkü çalışıyorum. Çünkü üretiyorum. Çünkü her gün, sizin rahat ettiğiniz o düzenin çarkında dönüyorum.
Ama bugün 1 Mayıs. Benim bayramım. Yani işçinin, emekçinin bayramı. Ve ben bir günlüğüne susmamaya karar verdim. Bugün size şunu söylemek istiyorum:
Biz kuru bayram sözleri değil, kuru ekmeğin yanında bir parça huzur istiyoruz.
Biz meclisten süslü kurulmuş cümleler değil, hakkımızı istiyoruz.
Ve biz sadece 1 Mayıs’ta hatırlanmak değil, her gün insanca yaşamak istiyoruz.
Çünkü ben ülkemde namusumla çalışan bir emekçi ve ailesini düşünen bir babayım…